Hediye

Bumerang - Yazarkafe

27 Haziran 2017 Salı

Doğu Karadeniz


                    Benim için yer yüzündeki cennetlerden birisi Karadeniz. Neyse hadi başlıyoruz.

 
İzmir'in temmuz sıcağından kaçmak için planladığım fakat sonra kendime neden daha önce gitmedim, görmedim diye kızdığım yer Karadeniz. Annemde o kadar çok gitmek istiyordu ki ona bir doğum günü sürprizi yaptım aldım onu da yanıma koyulduk yola.
 
Yolculuğumuz acılarla dolu tarihi Sinop cezaevinden başlıyor;
 
Sinop Tarihi Cezaevi

Acılarla yüklü yer Sinop tarihi cezaevi. İçeri girdiğinizde tüyleriniz diken diken oluyor. ilk girişteki zindanı görmek bile yetiyor aslında.





Bahsettiğim zindan
 

Bir dönemin "Anadolu'nun Alcatrazı" ( alcatraz san Francisco körfezinde sahile 2,4 km uzaklıkta 9 hektar alana yayılmış bir ada. ABD'nin en ünlü hapishanelerinden biriymiş.) olarak tabir edilen cezaevi 1999 da kapatılarak müzeye çevrilmiştir. Tarihi eskilere dayanan cezaevi şiirlere, şarkılara konu olmuştur. Rivayete göre yarısına kadar denizin girdiği aşağı mahzenler ziyaretçilerden gizleniyor. İnsanı çok etkileyen bir yapı.

Evliya çelebi 1640 yılında  seyahatnamesinde Sinop'tan bahsederken kendine has üslubuyla Sinop zindanını şöyle tanımlıyor: Büyük ve korkunç bir kale. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları ve nice azılı mahkumlar vardır. Tanrı korusun, oradan mahkum kaçırtmak bir yana , kuş bile uçurtmazlar.  Refik halit karaydan, Nazım hikmete kadar bir çok şair ve yazarın Sinop'un zindanlarında kaldığı bilinir.



Nazım Hikmetin kaldığı koğuş
 




Tarihi Sinop cezaevi avlusu


Cezaevinin duvarında yazan bir söz . Çok da doğru değil mi?



                                             Sinop'tan  ayrılıp hoppp varıyoruz samsuna.


Samsun Atatürk Ant'ı

Samsun M.Ö.750-760 yılları arasında İon şehir devletlerinden Miletoslular  tarafından Amisos adı ile kurulmuş küçük bir yerleşim merkezi imiş. Samsun, daha sonra Pers, Makedonya, Pontus, Roma, Bizans, Danişment, Selçuklu ve Osmanlı  hakimiyetinde katılmış.

Samsun Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da milli mücadeleyi başlatmak üzere ilk adımı attığı yer olarak tarihimizdeki önemli yerini almıştır.


Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz heykel Avustralyalı heykel tıraş heinrich krippel'e 1931 yılında sipariş edilmiş ve bir yıl sonra teslim alınmış olan heykel, o dönemin en yüksel maliyetli heykeli unvanını almış.

Samsunda gezilecek yerler arasında Bandırma vapuru en baş listeler arasında. Bandırma vapuru Atatürk'ün İstanbul'dan samsuna getiren gemidir. Gemi artık bir müzeye dönüştürülmüş ve içerisinde Atatürk'ün yattığı odayı, toplantı odasını, kişisel bazı eşyalarını ve o döneme ait bazı yazışmaları ve fotoğrafları bulabilirsiniz.



Toplantı odası

Atatürk'ün yatak odası




Bandırma Vapuru
 
Samsunda pidemizi yedikten sonra biz düştük yollara. Bu arada biz turla geldik, tahmin edersiniz ki pek genç yoktu:) ama o kadar sıcak insanlar vardı ki uzun yolların sohbetle nasıl geçtiğini anlamadık, anneme yeni birilerini tanımak ne de iyi geldi. Trabzon'a doğru giderken annemin gözünde ki sevinci görmek galiba en güzel mutluluktu benim için.
 
 
Enfes güzelliklere sahip yer Trabzon. Bu arada Trabzon Türkiye'nin en kalabalık 29.şehri unvanına sahip.
 
 
Trabzon Ayasofya Müzesi
Türkiye’de 3 tane Ayasofya müzesi varmış, İstanbul, Trabzon ve İznik’te. İsa’nın bilgin yönüne uygun gördükleri en güzel, büyük kiliselere Ayasofya ismini verirlermiş. Ayasofya adı da "Kutsal Bilgelik" anlamana gelirmiş.
 
 
Ayasofya müzesi Trabzon'un en önemli ve görülmesi gereken yerlerinden biri. 1200’lerde Trabzon İmparatoru Kommenos tarafından yaptırılmış, Fatih’in burayı fethinden sonra cami olmuş. Mimari olarak dışarıdan görünüşü müthiş, 12 köşeli çok güzel bir kubbesi var. Güney cephesi girişinde Adem ile Havva’nın yaratılışının anlatıldığı kabartmalar var. Aşağıdaki fotoğrafta sağdan sola sırasıyla görebilirsiniz: Adem ve Havva yaratıldı, Adem ve Havva cennette, Adem ve Havva yasak elmayı yedi, cennetten kovuldular, ilk cinayet(Habil’in Kabil’i öldürmesi)
 
 
 
 
Yaratılış efsanesinin kabartması- En tepedeki tek başlı kartal Trabzon Rum İmparatorluğu sembolü- Çift başlı olursa Bizans sembolü. Kartal’ın başı, imparatorluğun döndüğü yöne hükmettiğini simgeliyor
 
Ayasofya Müzesi (Cami Kısmı)
 
Ayasofya Müzesi
 
Ayasofya'dan muazzam tatlar kalırken damağımızda Atatürk köşküne doğru gitme vakti geliyor. Grubumuz o kadar saygılı ki kimse kimseyi bekletmiyor hemen toparlanıp gidiyoruz atamıza doğru.
 
Atatürk Köşkü Trabzon

 
Trabzon merkezde bir tepede Atatürk köşkü. Bahçesi, içi çok bakımlı. 1924’te buraya gelen Atatürk çok beğenmiş ve ona hediye etmişler . Atatürk burayı en son 1937’de ziyaret etmiş, vasiyetini burada yazmış, bütün mal varlığını hazineye bağışlama kararı almış, bu açıdan da önemli. İçeride fotoğraf çekemiyorsunuz, ikinci katta büyük bir Türkiye haritası var, ona bir göz atın derim. 1930’lu yıllarda Türkiye’yi gösteriyor, Atatürk’ün eliyle aldığı notlar var.
 
Atamın yatak odası
Ben fotoğraf çekmek için bütün odaları gezerken, Annemi bu odanın kapısında ağlarken buldum. Hüzünlenmemek elde değil hele ki bu vatan için nice kanlar akmışken ve akmaya devam ediyorken.
 
Neyse uzun bir yolculuktan sonra Sümela manastırına geliyoruz.

Sümela manastırı
 
Trabzon’un Maçka ilçesinin Altındere köyü sınırları içinde yer almaktadır. Altındere vadisine hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine kurulmuş olan Sümela Manastırı, halk arasında “Meryem Ana” adı ile anılır.

Bizde ki şanstan ötürü maalesef restorasyon çalışması için kapatılmış. Bu arada müze kart geçerli.
 
 
 
Veeee işte bolca oksijen alacağınız yer Karadeniz yaylaları. Kendinizi bulutlara yakın hissedeceksiniz. Öyle güzel ve eşsiz bir yer ki..  Annem yeni tanıştığı arkadaşlarıyla süt ikramını içerken bende biraz dolandım. Fotoğraf çekeyim derken dayak yiyordum bir amcadan :) ben öyle kaptırmışım ki kendimi oradan oraya zıplıyorum koşuyorum derken fark etmemişim başkasının bahçesine girmişim o da kızdı haliyle:)
 
 
 


Kaldığımız otelin konumu



                                   Karadeniz seni yenecemmm ulen diye de bağırabilirsiniz:)





 
Karadeniz seni yenicem ulenler faslı bittiğine göre haydi Uzun göle:) aman pek kafiyeli oldu:)
 
Uzun göl
 
Kartpostallara gördüğüm bir düş fotoğrafıydı benim için uzungöl.
Anlatıldığına göre Haldizen deresinin önünü kapayan heyelan neticesinde su birikintisi büyüyerek göl oluşmasına sebep olmuş. Doğanın felaketi bir güzelliğe dönüşmüş. Hayatta aslında böyle sürprizlerle karşılıyor bazen bizi. Bazen üzerimize gelen bir felaket neticesinde ümitsizliğe kapılıp sonucu beklemeden homurdanıyoruz. Az sabredince o felaketin bize yeni bir kapı araladığını, bizi yeni başlangıçlara çağırdığını anlayabiliyoruz. Uzungöl’ün güzelliğini görünce iyi ki heyelan olmuş diyesi geliyor insanın. Ve tabi ki artık öyle bir turizm yeri olmuş ki yavaş yavaş taşlaşmaya ve ileride bu yapıyı galiba göremeyebiliriz rant uğruna.
 
 
 
Şimdi gelelim Karadeniz'de yapılması gerekenlere,
 
 
Ayder yaylasında Zıplan yapın 10 TL fiyatı




Fırtına deresinde rafting 100 lira civarı




Mutlaka görmeden gelmemeniz gereken yerlerden,
 
Zil kale Çamlıhemşin
 
 
 
 En az bir yayla görün
 
 
 
 
Sonuna kadar sabırla okuyanlara teşekkürler:)
 
 
 
Yeni bir yazıda görüşmek üzere..
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

22 Haziran 2017 Perşembe

Vizesiz Yunan Adaları (Bölüm 1)


Herkese merhaba;
Gezmeyi,keşfetmeyi ve yeni insanlar tanımayı seven güzel insanlar.Malum yaz tatili planlanan bir dönemdeyiz.İlk yazımda  gemiyle yunan adaları nasıl gezilirin kendi tecrübelerimle birleştirip sizlere aktarmaya çalışacağım.Tek başınıza tatile çıkmaktan korkmayın.İnanın tek başınıza çıktığınız tatilden tecrübe,bolca anılar hatta arkadaşlıklarla dönebilirsiniz.Hadi başlayalım.

Tek ihtiyacınız pasaport ve biraz cesaret 

İnternette araştırmaya başladığımda çok fazla firmanın çok fazla çeşitliliği olan ilanlarıyla karşılaştım.Hem fiyat farkları ki $ ve € bazında gün farklılıklarından dolayı artışlar olabiliyor.Bende kafama taktım o yunan adalarına gidilecek.Yıllık iznime kalmış bir kaç gün ben bir yer ayarlamamışım en sonunda pronto turdan 221 € tek kişi üç gece dört gün her şey dahil konseptiyle buldum..Öncesinde  iki gece Isparta sonrasında iki gece Kaş'a gittim.Sonraki yazılarda Kaş seyehatinden bahsedicem mutlaka gidin görün ben tekrar gidicem.

Gittiğiniz turun hiçbir önemi yok.Gemide tek başınasınız.Gemi içerisinde sınırsız alkollü,alkolsüz içecek.İki farklı restoranda sınırsız yemek,gemi içerisinde kafede sınırsız tatlı,tuzlular olmazsa olmazım çay ,sınırsız eğlence ne ararsanız var.Sıkılma imkanınız yok.Size verilen günlük programlarda saat kaçta nerede bir aksiyon olacağı yazıyor.Kamaralar rahat ve isterseniz her gün temizletebilirsiniz.Size tavsiyem ben son dakika bir kaç şişe su alıp gemiye öyle binmiştim bizim sularımızın tadını ne gemideki sularda nede girdiğim marketteki sularda bulabildim.
1.GÜN İZMİR - MIDILLI



İzmir'e sabah saatlerinde geldim.Gemiye maksimum onbire kadar binmeniz gerekiyor.Bir gibi hareket ediyor.Midilliye saat onsekiz gibi vardık.Midilli adası, Ege Denizi'nin kuzeydoğusunda bulunan, dağlık bir Yunan adası. Yunanistan'ın ana karasından çok Türkiye'nin Ayvalık ilçesine yakın olan ada, Girit ve Eğriboz'dan sonra Yunanistan'ın en büyük üçüncü adasıdır. Başkenti Mytilene'dir.Gemi içinde varılan adalar için ayrıca turlar satılıyor.İster tek paket ister tamamını satın alabilirsiniz ben sadece Lavrion'dan Atina'ya transer için satın almıştım.Tamamen size kalmış. Ada küçük ben yürüyerek dolaştım.Gemi içinde yemek yediğiniz için dışarıda alışveriş ve bir şeyler içmek için para harcarsınız en azından ben öyle yaptım.İçki bildiğiniz gibi çok ucuz içki tüketmeyenler için kahve çeşitleri bol ve lezzetli.Pasaportunuzu gemiye girişte teslim ediyorsunuz.Onlarda sizin bilgilerinizin olduğu bir kart veriyorlar aman diyeyim bu kartı kaybetmeyin hem gemide hemde giriş çıkışlarda bu kartı kullanıyorsunuz.Birde gittiğiniz her yerde belirli saatiniz var ve size söylenen saatte gemiye giriş yapmanız gerekiyor.Gemi sizi bırakıp gidebilir tabi sizinde pasaportunuz olmadığı için kaçak durumuna düşebilirsiniz.Midilli adasından saat yirmiüçde ayrıldık.










İçki bildiğiniz gibi çok ucuz.Kahve çeşitleri bol ve lezzetli

 





2.GÜN LAVRION-ATİNA

Lavrion a saat 09:30 da varış. Lavrion Limanı Atina Havalimanı yakınında ve yaklaşık olarak Atina merkezine 60 km mesafededir. Atina'da Eski Yunan Medeniyetlerinin en güçlü sembolü Pantheon, Akropolis`in üzerinde yer alır. Daha aşağıda tavernalar ve alışveriş merkezlerinin bulunduğu Plaka`da günün ve gecenin ritmini yakalamak mümkündür.Yukarıdada bahsettiğim gibi gemi içerisinden limandan atinaya transfer tur satın almıştım ki bunada mecbursunuz.Kısıtlı zamanda kendi başınıza gitmeniz imkansız. Liman kısmında gezilip görülecek bir yer yok.Gemiden indiğinizde sizi içerisinde bir rehber olan servisler karşılıyor.Otobüs içerisinden hızlıca Atina turu yaptıktan sonra Akropolis yakınlarında sizi bırakıyor ve söylenen saate kadar gezmekte özgürleşebiliyorsunuz.Ayrıca isterseniz Akropolis'i gezmenin içinde bulunduğu turuda satın alabilir ya da benim yaptığım gibi sadece tarnsferi satın alıp kendiniz gezebilirsiniz.Ben Akrololis'e girmeyi denedim hem giriş ücreti pahalı hemde çok sıra olduğu için vazgeçip otobüste anlatılan yerleri yürüyerek gezmeye başladım.Binalar birbirine çok yakın olduğu için zorluk çekmeden gezebilirsiniz.Kısıtlı zaman olmasına rağmen ispanyol firmasından alışveriş bile yaptım düşünün.
ZEUS TAPINAĞI  

Parlemento

binası
Özellikle Türkiye gibi bir ortamda yaşadıktan sonra parlamento binasını nasıl böylesine şehrin göbeğinde olduğuna şaşıracaksınız.





Panathinaiko Stadyumu
                                               İlk olimpiyatların yapıldığı yer












Atina'da görülmesi gereken başta Akropolis olmak üzere çok fazla yer var.Akropolis'den aşağı dogru indiğinizde görüceğiniz uzun sıraları olan Akropolis müzesi ve tabiki Atina’nın bit pazarı olarak bilinen Athens Flea Market
bu sokakta antika eşyaların yanı sıra ara patikalarda bulunan salaş kafe/büfelerde atıştırmalık yemek yiyebilirsiniz.Zaman kısıtlı olduğu için her yeri görmek imkansız önemli olan güzel vakit geçirmek ve bir daha gitmek için bahane üretmek .


YAZIMIZIN İKİNCİ BÖLÜMÜNDE MİKONOS-MILOS 'DAN BAHSEDİCEM MIDILLI,LAVRION-ATİNA HAKKINDA MERAK ETTİĞİNİZ SORMAK İSTEDİĞİNİZ HER ŞEYİ SORABİLİRSİNİZ.

                                                                                          YOLDA KALIN 😁😅😁







18 Haziran 2017 Pazar

Haydi Kıbrısa

Evet gelelim yavru vatana Kıbrıs'a.


Girne Limanı
Aslında hemen yanı başımızdaki tatil cenneti olan Kıbrıs da iyi bir hafta sonu geçirebilir, yada uzun bir tatil planlayabilirsiniz. Bana sorarsanız en fazla 3,4 gün yeter.

Casinodan sıkıldıysanız ya da “Ben casino sevmiyorum. Kıbrıs da başka neler yapılır?” diye soracak olursanız, tam size göre bir yazı benden size söylemesi. Sonra ben duymadım görmedim demeyin.

Ben Kıbrıs'a şubat ayında gittim hem çok ucuzdu hem de  daha sakindi. Tabi siz bütçenize göre tarihi ayarlarsınız ama ucuz olsun derseniz şubat ve mart ayları uygun aylar sonra fiyatlar artmaya başlıyor. (Nisan ayından itibaren deniz mevsimi açılıyor ) bu da dip not olsun.

Girne Kalesi


Kıbrıs'ta gezmeye Girne kalesinden başlayabilirsiniz. Giriş 7.5 TL olması gerekiyor. Yaklaşık 800 yıldır tarih sahnesinde olan kalede bir çok bölüm bulunuyor. Özellikle Girne Kalesi içerisinde yer alan müze sizlere Kıbrıs hakkında bir çok detay verecektir. Müze içerisinde, St. George Kilisesi, Kırnı Mezarlarının canlandırmaları, Akdeniz mezar kazıları, Venedik Kulesi, Luzinyan Kulesi, sarnıçlar, zindanlar ve Batık Gemi müzesi bulunmaktadır.

Girne kalesi şehir merkezinde bulunuyor. Marinayı gezerken Girne Kalesi’ni de göreceksiniz.  Kaleyi baştan sona kadar gezmek isterseniz bir saatinizi ayırmanız gerekiyor.

Girne Kalesi


Girne Kalesi




Girne Batığı

Girne batığının efsanevi öyküsünü okuyup batık gemi müzesini gezebilirsiniz.


Lüzinyan Kulesi

Bu bölüm kalenin yapımından bugüne kimler tarafından kullanıldığı gösteren küçük bir tarihsel geçit töreni gibi hizmet veriyor. Kulede Bizans, İngiliz, Lüzinyan, Venedik ve Osmanlı askerlerinin canlandırmaları ve bu ülkelerin bayrakları yer alıyor.


Kıbrıs hani ucuz mu derseniz bence rakı hariç ucuz bir şey görmedim.  Bazı şeyler Türkiye'den pahalı yani . Girne de simit sarayı tarzında bir yerde 2 kişi 55 TL verdik.  Yüreğim öyle bir cız etti ki anlatamam:) Ama o kadar sıcak kanlı insanlar var ki size tavsiyem yaşlılarla sohbet etmeniz kıbrısla ilgili o kadar güzel şeyler,  dertler anlatıyorlar ki sohbet severler için öneririm.


Gelelim meşhur Mavi Köşke. Mavi köşke eğer aracınız yoksa Girne den  30 dk. da bir dolmuş kalkıyor. Mavi köşk İbret müzesi olarak türk silahlı kuvvetlerinin himayesinde ve size içeride rehber olarak görevli askerler eşlik edip anlatıyor. Giriş ücreti 3 TL ama sadece kart geçiyor bilginize.

Mavi Köşk
İtalyan asıllı rum olan Paulo Paolides tarafından 1957 yılında yaptırılmıştır. İki kat üzerine on altı bölüm olarak inşa edilen köşk, 20. yy modern mimari teknikleri ile yapılmış olmasına karşın, doğu ve batı mimari üslupları ile Türk, Rum mimari özellikleri yanısıra İtalyan ve Akdeniz bölgesi mimari özellikleri taşımaktadır.

Paulo Paolides


Köşkün sahibi Paulo Paolides. Kendisi İtalyan asıllı bir Rum. Kıbrıs'ta doğmuş ve burada avukatlık yapıyormuş. Tabi dışardan görünen bu. Aslında mafya avukatlığı yapan bir silah kaçakçısı.

Köşkle ilgili en önemli detay hiç bir yerden gözükmüyor olması. Adam resmen kendine görünmez bir kale yaptırmış. Köşkün en önemli noktalarından birisi de, her odanın farklı renk olması ve bu yemek odasında da ona göre oturma planı yapılmış. Kırmızı renkli oda da kalıyorsanız yemek odasında da kırmızı masada oturuyorsunuz. Köşkün girişinde süt banyosu bile var hatta rivayete göre sophia loren bu evde kalmış ve süt banyosu yapmış.

Paulo sanata ve gösterişe düşkün bir adammış. 24 saat ağzından şarap akan aslanlı çeşme, Kristal şarap bardakları, mevsime göre renk değiştiren içki dolabı, oturduktan bir süre sonra duvar kadar sert olan ve uyumayı engelleyen sandalye.

Paulo 13 sayısına takıntılıymış, evde 13 oda, havuzda 13 çeşme ve gene bir rivayete göre köşke yukarıdan bakıldığında 13 sayısına benzediği söyleniyor. Paulo evi mimar bir arkadaşına yaptırmış fakat evde ki bütün kaçış tünellerini bildiği için arkadaşını öldürmüş. Paulo artık naptıysa bir mafya toplantısında öldürülmüş.


Kıbrıs'ta beni etkileyen yerlerden birisi de Gazi Mağusa. Orijinal adı olan ve Yunancada "Kumlara gömülen kent" anlamına gelen Famagusta diye tanınır. Gene Girne den dolmuş kalkıyor yaklaşık 1bucuk saat sürüyor minibüsle.

Lala Mustafa Paşa Cami

Gazi Mağusa 'da gezerken Namık kemalin atıldığı zindanı görebilirsiniz. Müze bizim gittiğimiz zaman kapalıydı fakat belki açılmıştır tekrardan.



Namık Kemalin kaldığı zindanın dıştan görünüşü

Namık Kemalin kaldığı zindanın iç kısmı



St. George Rum Kilisesi




St. George Rum Kilisesi

Kilise yüz yıllardır ayakta durmaya çalışırken duvarda ki betimlemeleri halen günümüzde görmek mümkün.


Gelelim adanın en kalabalık olan ve KKTC Başkenti Lefkoşa'ya. Dünyada bölünmüş tek başkenttir ve  yeşil bir hatla ikiye bölünmüştür. Lefkoşa'da özellikle Selimiye cami, Büyük han mutlaka gezilmesi gereken yerler. Büyük han Bursa'da ki "Koza Han'a" çok benziyor. Bir kahve molası için büyük hanı tercih edebilirsiniz.



Selimiye Cami



Girne Kapısı



Önemli hatırlatmalar,

Kıbrıs'ta trafik soldan akmakta araç kiralayacaksanız bilginiz olsun. Alkolü her yerde bulabilirsiniz ama free shoplardansa marketlerden almanızı tercih ederim daha ucuz çünkü. Kıbrıs tıpkı İngiltere gibi üç priz kullanıyor ama otellerde genelde onun için aparatlar mevcut yok ben kendimi garantiye alırım diyorsanız yanınızda götürmenizde fayda var. Son olarak tabi ki de dönerken hellim peyniri almayı unutmayın:)
















Yarışma

BELGRAD

Hazır mıyız? hadi başlıyoruz  Belgrad  gezimize:) Belgrad Hemen yanı başımızda olan Belgrad Sırbistan'ın başkenti ...